«
  1. Anasayfa
  2. Magazin
  3. 'Betûl Mardin Seminerleri'nde sürdürülebilirliğin iletişim stratejileri tartışıldı

'Betûl Mardin Seminerleri'nde sürdürülebilirliğin iletişim stratejileri tartışıldı

betul-mardin-seminerlerinde-surdurulebilirligin-iletisim-stratejileri-tartisildi.jpg

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi, her yıl sektörün önemli isimlerini bir araya getirdiği “Betûl Mardin Seminerleri’ dizisiyle iletişim dünyasının gündemini ele almaya devam ediyor. Bu yıl “Değişen Dünyada Sürdürülebilirlik İletişimi” başlığı ile düzenlenen seminerde iletişimin sürdürülebilir bir dünya tasarlamadaki önemi ve farklı disiplinlerin bu alandaki çalışmaları aktarıldı

 

“Betûl Mardin Seminerleri” kapsamında her yıl önde gelen iletişimcileri ve profesyonelleri ağırlayan İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi bu yıl sürdürülebilirlik yaklaşımlarının iletişim sektöründeki yansımalarını tartışmaya açtı.  Bu yıl “Değişen Dünyada Sürdürülebilirlik İletişimi” temasıyla düzenlenen seminerde üç ayrı oturumda “Türkiye’de ve Dünyada Sürdürülebilirlik”, “Sürdürülebilirlik Ne Kadar Sürdürülebilir?”, “Sürdürülebilirliğin Halleri: Toplumsal Dönüşüm” konu başlıkları tartışıldı. 

 

BİLGİ İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Emel Göral’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen seminer BİLGİ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burak Özçetin ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Başak Uçanok Tan’ın açılış konuşmalarıyla başladı.

 

‘Sürdürebilirliğin yüzde 80i iletişim, yüzde 20si mutabakat ve eylem’

Seminerin ilk oturumunda söz alan Sürdürülebilirlik ve Araştırma Danışmanı Ali Gizer, “Sürdürebilirliğin yüzde 80’ini iletişim, yüzde 20’sini mutabakat ve eylem oluşturuyor. Sürdürülebilirlik için ne yapmamız gerektiğini biliyoruz ama eyleme geçmiyoruz. Dünya dışı bir yaşam insanlar için söz konusu değil. 8 milyar insanın bir başka gezegene gitmesi mümkün değil. Dolayısıyla insanlı gezegeni kurtarmaya çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda iletişimi felaket ve umut iletişimi olarak iki uç noktada görüyoruz. Sürdürülebilirlik ile ilgili çocuklarda bilinç oluşturmaya çalışıyoruz, ama bu konuda yetişkinlerin davranışlarını değiştirmesi gerekiyor, çocukların değil. Onlar örnek alıyor zaten” diye konuştu. 

 

Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Gürgen, “Ne yapacağımız konusunda ve eyleme geçme noktasında aşırı bireycilik sorunu karşımıza çıkıyor. Birlikte hareket etme noktasında sorunlarımız var. Somut ve sürdürülebilir bir program gerçekleştirirken üzerine düşünmeliyiz. Sürdürülebilirlik adım adım ilerlenmesi gereken bir konu ve iklim krizinin kapsamı çok geniş. Teknik olarak neleri önceliklendireceğimiz ile ilgili stratejik bir yol haritası belirlenmeli. Ortak temalar üzerinden ortak stratejiler geliştirilebilir. İklim krizi iletişimi konusunda bir üst akla ihtiyaç var. Birçok insan iklim değişikliği konusunun devletler tarafından ele alınması gerektiğini düşünüyor. İnsanlar bireysel olarak ne yapabileceğini bilmiyor” dedi. 

 

‘Birçok marka greenwashing yaparak itibar sağlamaya çalışıyor’

İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. A. Banu Bıçakçı ise sürdürülebilirlik kavramını ortak bir idealin arayışı ile ortaya çıkan “sosyo-ekolojik bir süreç” olarak tanımladı. Bıçakçı, “Sürdürülebilirliğin toplumsal, çevresel ve ekonomik olmak üzere birbirine bağımlı üç boyutu var. Sürdürülebilirlik sadece çevrecilik değil. Sadece bireylere yüklenecek bir sorumluluk da değil. İdari bir erke ihtiyaç var. Sürdürülebilirlik aynı zamanda bir trend veya statik bir kavram da değil, yeni bilgilerle sürekli evriliyor. Sürdürülebilirlik ölçülmeden, kurumların beyanına dayalı olarak yönetilebilecek bir kavram olarak görülmemeli. Çünkü günümüzde birçok marka sürdürülebilirliği itibar çalışmalarında toplumsal açıdan duyarlı bir imaj yaratmak amacıyla kullanıyor ve birçoğu bu doğrultuda ‘greenwashing” yapıyor. Yani çevresel sorunlara duyarlıymış gibi davranarak göz boyuyorlar. Örneğin karbon emisyonlarını açıklamıyorlar ama büyük meblağlarda bağışlarla dikkat çekiyorlar ya da zeytin arazilerini yok ederken zeytin festivallerine sponsor oluyorlar” dedi.

 

Teksil dünyayı kirleten 2. büyük sektör

Seminerde, tekstil sektörü ve sürdürülebilirlik hakkında konuşan Bego Jeans Kurucusu Bego Demir ise tekstil sektörünün dünyayı kirleten en büyük sektörlerden ikincisi haline geldiğini belirtti. Sektörün yılda 93 milyar metreküp su tükettiğini ifade eden Demir, “Tekstilde kullanılan kimyasal ürünler tehlikeli kimyasal sınıfına giriyor. Markaların kaynakları sürdürülebilir şekilde kullanması gerekiyor. Hızlı modayla beraber tekstil markalarının tekstil çöpleri artıyor. Dünyada tekstil çöplerinin yüzde 13’ü toplatılıyor ve ne yazık ki sadece yüzde biri geri dönüştürülüyor. Biz de aslında çözümü temiz moda hareketinde bulduk ve bu doğrultuda bir marka oluşturarak yola çıktık.” dedi. 

 

Anadolu’nun dünyayı besleme potansiyeli var

Beslenme Uzmanı ve Sürdürülebilir Yaşam Aktivisti Kevser Başkara ise “Türkiye’nin sürdürülebilir beslenmeye çok uygun bir potansiyeli var. Su kıtlığı yaşıyoruz ve hayvancılık su kaynaklarının hızlı tüketimine neden oluyor. Anadolu’da bitki zenginliğimiz çok fazla, 13 bin bitki türü var. Anadolu’nun dünyayı besleme potansiyeli var. Hayvancılık ise sera gazı salımı nedeniyle termik santral ve fosil yakıtlardan daha fazla gezegene zarar veriyor. Kullanılabilir tarım alanlarının çoğu hayvancılığa ayrılıyor. Yeterli ve dengeli beslenmeden sürdürülebilir kalkınma mümkün değil. Son dönemde iklim dostu klimataryen beslenme öne çıktı.  ‘En iyi beslenme şekli hangisi?’ diye baktığımızda; en çok kilo verdiren değil, gezegene iyi gelen beslenme şekli en iyisidir diyebiliriz” dedi. 

 

BİLGİ İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Itır Erhart, sosyal girişimcilik ile gönüllülük arasındaki farklara değinerek “Sosyal girişimler, sosyal ya da ekolojik fayda yaratan girişimleri oluşturuyor. Geleneksel girişimlerden farklı olarak asıl kuruluş amaçları sosyal ya da ekolojik fayda sağlayarak bir ürün ya da hizmeti satıyor olmaları. Sivil toplum ise bağışlar ve gönüllüler ile sürdürülebilirliği sağlar. Sivil toplum kuruluşları genellikle bir alanı sahiplenerek o alanda farkındalık oluşturmaya çalışıyor. Ancak bir bütün olarak sürdürülebilirliği benimsememiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları toplumsal hareketlerin öncüleri olduğu için insan hakları ve hak temelli yaklaşım göstermeliler” diye konuştu.

 

Pikan Ajans Kurucusu Pınar İlkiz, GOOD4TRUST Kurucusu Dr. Uygar Özesmi, Sürdürülebilirlik Adımları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Kurum, Esmiyor Kurucu Ortağı Derin Altan, Teknoloji ve Sürdürülebilirlik İletişimcisi Dr. Sertaç Doğanay, On İletişim Ajans Başkanı ve Türkiye Halkla İlişkiler Derneği Başkanı İpek Özgüden ve ZENNA Araştırma ve Danışmanlık Şirket Başkanı Nuran Aksu Zenna da seminerde söz alan isimler arasındaydı.  

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bir Cevap Yaz

Haber Oku Hakkında

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *