Türkiye’nin yakın tarihine hem fikri hem şiirleri ile abidevi bir şahsiyet olarak damga vuran Sezai Karakoç, kültür ve sanat şehri Kocaeli’nde Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği bir dizi etkinlikle anılıyor. Bu bağlamda Büyükşehir, vefatının ikinci yıldönümünde bir haftaya yayılan etkinlikler ile yad edilen fikir dünyamızın kutup yıldızı Sezai Karakoç’u genç nesillere daha iyi anlatmayı hedefliyor.
BİR GÜL BİR GÜNDEN UZUNDUR
Sezai Karakoç’un önemli şiir kitaplarından biri olan ‘Hızırla Kırk Saat’ kitabını oluşturan 40 şiir etrafında, dört gün boyunca 40 önemli sanatçının “Hızırla Kırk Saat Konuşmaları” ile Türk edebiyatı ve fikir dünyamızın kutup yıldızı Kocaeli’de anılıyor. “Bir gül bir günden uzundur” adlı söyleşide konuşan yazarlardan Hayriye Ünal, “Sezai Karakoç tanıklarını doğadan seçiyor. Yazarken keşfeden bir sanatçı” dedi.
DÜŞÜNCE İKLİMİNE YOLCULUK
Edebiyatseverleri, Sezai Karakoç’un özgün şiir ve düşünce iklimine yolculuğa çıkaracak program kapsamında şair ve yazarlar Hakan Şarkdemir, Hayriye Ünal ve Hüseyin Akın, Karamürsel Alp Salonu’nda düzenlenen “Bir gül bir günden uzundur” adlı söyleşide usta şairin çok yönlü kişiliği ve sanat anlayışını ele aldı. Sueda Nur Çokadar’ın moderatörlüğünde gerçekleşen programda ilk konuşmayı yapan Hakan Şarkdemir, Karakoç’un yaşamı, şiirleri ve fikri dünyasıyla ilgili bilgiler paylaştı.
SEZAİ KARAKOÇ MONTAJ USTASI
Karakoç’un şiirdeki 7. saatini okuyan Şarkdemir, “Sezai Karakoç’ta aslında biz nesnelerden ya da imgelerden hep insana varıyoruz. İnsandan gerçeğin anlamını çıkarıyoruz. Bu bilinçli olarak Sezai Karakoç tarafından yapılıyor” ifadelerini kullandı. Sezai Karakoç’un montaj ustası olduğunu da vurgulayan Şarkdemir, “Sezai Karakoç, Hızırla 40 Saati anlatan ve bunu en usta bir şekilde uygulayan şair. Nesne ile kelime ilişkisinde kelimelerin ötesinde bir anlam arıyor. Nesneyi yoran, nesneye soru sorduran bir pozisyonu var. Mevcut dünyanın ötesindeki başka bir dünyayı hayal etmemizi sağlıyor” dedi.
“TANIKLARINI DOĞADAN SEÇİYOR”
Karakoç’un Hızırla 40 Saat şirinin sekizinci bölümünü okuyarak konuşmasına başlayan yazar Hayriye Ünal ise ardından parçalardaki detayları anlattı. Ünal, “Tarihte kaybedilen ve kaybedilmeyenler var. Boşlukları kurgular kapatıyor. Sezai Karakoç’un tüm şiirleri uzun ömürlü ve genişletilmiş. Hızırla 40 Saat şiiri de buna uyuyor. İnşa etmek istediği dünya açısından da insanların ilk benliğine döndürüyor. Karakoç şiirinde hızır dışında doğanın unsurlarını da çağırıyor. Tanıklarını doğadan seçiyor. Yazarken keşfeden bir sanatçı” diye konuştu.
“KARAKOÇ’UN SÖYLEDİKLERİ DİRİLİŞE GİTMEKTİR”
Sezai Karakoç’un şiirdeki 9. saatini okuyan yazar Hüseyin Akın ise, “Şiirde söylenceler daha baskın. Şair, 4 peygamberin ikisinin gökte ikisi yerde olduğunu ifade ediyor. Hızır yerde olan peygamberdir. Şairin söyledikleri şeyler dirilişe gitmektir” dedi. Hızırla 40 Saat şiirinde yeşile vurgu yapıldıını aktaran Akın, “Hızıra sığınmak aslında yeşile kaçmaktır. Kırsal ve yani bize ait olan şehirleşme ve şehrin muharip hali olan kentleşme arasındaki yeşilin lanse edilmeyi bir kentleşmeyi aslında hızırla bir şekilde hatırlamış oluyoruz” dedi. Akın, Sezai Karakoç’u tarihe tanık eden kişi, toplumun işiten kulağı, gören gözü olarak tanımladığını söyledi.
“ANLAMAK İÇİN KURAN, HADİS, MEDENİYET TARİHİ BİLMELİYİZ”
Uluslararası Sezai Karakoç Günleri’nin ikinci gününde de önemli isimler üstadı anlattı. Medeniyet tahlilinin çocukluk günleriyle ilişkili olduğu vurgusu yapılan Karakoç’un bugün yaşanılan kaosu medeniyet krizi ile tasvir ettiği kaydedildi. Şiirin katmanlı bir yapısı olduğunu söyleyen Dr. Rüstem Keleş, “Şairin kastetmediği bir şeyi anlamamız mümkün, buna da hakkımız var. Hele ki Sezai Karakoç gibi metafizik yükü çok ağır olan bir şairin şiirlerinden farklı şeyler anlamamız mümkün. Üstadın şiirlerini bilmemiz için Kuran-ı Kerim’e, hadislere ve medeniyet tarihine hakim olmamız gerekiyor. Üstadın temel tezlerinden biri medeniyet tezidir. Yaşadığımız kaosu, medeniyet krizi ile tasvir eder. Karakoç, bunu şiirleriyle sentezlemiş dev bir şairdir” ifadelerini kullandı.
KARAKOÇ, ÇOCUKLUĞUNUN BAHÇESİNE GİDİYOR
Şair Ali Ayçil ise Karakoç’un çocukluğunun şiirlerine yansıdığına vurgu yaptı. Ayçil, “Sezai Karakoç ne zaman medeniyetten bahsetse çocukluğunun bahçesine gidiyor. Bazen büyük medeniyetten bahsederken somut malzeme olarak çocukluğuna iniyor. İçini çocukluktan başka dolduracak malzeme bulamıyoruz” diyerek ünlü mütefekkirin çocukluğundan beslendiğini belirtti. Karakoç’un Ergani’nin insanı, dağı, iklimi ve toprağından etkilendiğini belirten Ayçil, ünlü edebiyatçının eserlerinden şiirler de okudu.
“ZİHİNLERİMİZ İŞGAL ALTINDA”
“Daha farklı, daha bilinçli insanlar olabilirdik” diyen yazar Betül Nurata ise “Zihinlerimizi, kalplerimizi düşünün. Ne kadar işgal altındayız değil mi? Dünya bu haldeyken bizim mutlu olmamız mümkün değil. Hepimizin bu acılardan alacağımız pay var. Hepimiz o dirilişe muhtacız. Sezai Karakoç, yaşadığı coğrafya gibi madenlerini bize sunmuştur. Birden Sezai Karakoç olunamıyor. Bir şeylere hayır demek gerekiyor. Biz hayatımızda nelere hayır diyebiliyoruz?” diyerek zihinlerin işgal altından kurtulması gerektiğine vurgu yaptı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Bir Cevap Yaz